İmam hatip okulları imam hatiplerde okuyan ya da okumayan herkes için gündem olmaya ve gündem oluşturmaya devam ediyor. Bazen olumlu gelişmelerle, imam hatipli gençlerin başarıları ile gündem oluyor, gururlanıyoruz. Bazen de yüzünde rabbi yessir kalmamış tiplerin ağzından tükürükler saça saça imam hatip okullarına yönelik itham ve saldırıları ile gündeme geliyoruz.
Diğer okullarda olduğu gibi imam hatip okullarının da sıkıntıları, pek çok problemi var. 28 şubattan sonra başa geçen bir imam hatiplinin özel gayretiyle imam hatiplilerin yaşadığı mağduriyetler giderilse de, okulların içine ve dışına tarihte görülmedik yatırımlar yapılsa da maalesef içeriğine ve kalitesine yapılamayan yatırım sebebiyle 28 şubatın izleri silinemediği gibi uzun süre de silinemeyecek gibi duruyor. Sahadan pek çok serzeniş yükseliyor. Bu yazı da o serzenişlerden sadece biri olarak kalacak…
Yukarıdakiler her ne kadar eğitim sistemimiz mükemmel, binalarımız ve donanımlarımız modern, imam hatiplerde de harika bir müfredat ile harika bir eğitim öğretim yapılıyor diye düşünseler de kazın ayağı öyle değil. Sahadan bihaber, yaptım oldu mantığıyla yürüyen milli eğitim sistemimiz, insan eğitimi yerine öğütümü noktasına geldi. Öğretmenlerin görevi ilim öğretmek ve geleceğe nitelikli insan yetiştirmek yerine akşama kadar öğrencileri hayatta işlerine yaramayacak bilgilerle doldurmaya çalışarak avutmak oldu. İşin bu kısmına girmek istemiyorum. Benim konum imam hatip okulları…
Biraz durum tespiti yapmak istiyorum. Liselere giriş sınavı kaldırılınca sandık ki imam hatip liselerinde seviye artacak. İyi öğrenciler artık imam hatiplere de gelecek. Ama hiç de beklediğimiz gibi olmadı. Seviye her geçen yıl düştü. Her yıl bir öncekini arar hale geldik. İmam hatip ortaokuluna giden başarılı öğrenciler liseye imam hatipte devam etmiyor. İmam hatip liselerine gelen öğrenci profilindeki düşüş her geçen yıl artarak devam ediyor. Anadolu liselerine yerleşemeyen öğrencilerin gittiği okul haline gelen imam hatiplerin dokuzuncu sınıfa başlayan ve son sınıfı bitiren öğrenci sayılarına bakınca görülüyor ki, özellikle başarılı denebilecek öğrenciler Anadolu liselerinde açık bulduğu an nakil isteyip imam hatipten ayrılıyor. Geri kalanlar içerisinde okumaya gönlü ve kapasitesi olmayanlar da ya okulu bırakıyor ya da teknik liselere nakil oluyor. Elde kalan bir avuç öğrenciyi de “aman n’olur sen de gitme” dercesine çok da zorlamadan mezun ediyoruz.
Sınavla öğrenci alan okullar arasında yer alan proje imam hatiplerde durum biraz daha farklı. Öğrenci sınavla geldiği ve belli bir seviye üstü olduğu için bu okullarda kaliteli eğitim veriliyor. Hafızlık, fen ve sosyal bilimler, teknoloji, musiki, spor ve benzeri alanlarda kalbur üstü diyebileceğimiz nitelikli ve akademik seviyesi yüksek öğrencilerin gittiği, özellikle Kartal imam hatip gibi Türkiye çapında tanınmış okullar her velinin ve öğrencinin hayalini süslüyor.
İşin ehli tarafından zamanla görüldü ki liselere giriş sınavını kaldırmak ve öğrencileri belli okullar harici sınavsız, sadece diploma notuyla liselere yerleştirmek bir hataydı. Proje imam hatiplerdeki nitelikli seviye ve başarı görülünce bu kez başka bir hataya daha düşüldü ve her tarafa proje imam hatip açılır oldu. Proje imam hatip sayısı her geçen yıl artıyor. Bu artış o okullardaki seviyeyi düşürdüğü gibi proje imam hatiplerin de içeriği tam olarak doldurulamıyor, maksat hasıl olmaktan çok uzak bir şekilde bu okulların çoğunda sadece akademik başarıya odaklanılıyor. Proje imam hatiplerdeki öğretmenlerden “Meslek derslerine gerekli önem verilmiyor. Öğrencilere mesleki anlamda çok bir şey katamıyoruz. Halbuki burası imam hatip. Buraya gelen kaliteli öğrencilere hem dinî hem de dünyevî ilimleri en iyi şekilde vermemiz gerekirken neden dünyevî ilimlere bu kadar yoğunlaşılıyor?” serzenişi yükselirken; normal imam hatiplerdekilerden “Buraya ne akademiye ne de mesleğe uygun öğrenciler geliyor. Seviye yerlerde sürünüyor. Ne akademik ne de meslekî eğitim yapabiliyoruz. Kelime-i şehadet bilmeyen, dört işlemi dahi zor yapan öğrencileri mezun etmek zorunda kalıyoruz” serzenişi yükseliyor…
Hepimiz biliyoruz ki sistem öğretmenlerden öğretmencilik oynamasını istiyor. Öğrencilere sadece sayı ve istatistik gözüyle bakılıyor. Ne kadar çok mezun verdik, ne kadar çok diploma ve belge dağıttık hesabıyla yaptığımız işlere eğitim öğretim deniyor. Oysa özelikle normal imam hatiplerde ortada eğitimden söz edilemediği gibi öğretim de başta gelen öğrenci seviyelerindeki düşüklük gibi sebeplerle hakkıyla yapılamıyor. Temel dini bilgiler dersinden sorumluluk sınavına kalan öğrencilere Rabbin kim, dinin ne, kitabın ne gibi sorular sorarak sınavdan geçmelerinin sağlandığını kimse bilmiyor. Kur’an dersinden sorumluluk sınavına gelen öğrencinin Kur’an okumasını dahi zar zor becerdiği, hiçbir ezberi olmadığı halde ilahiyat fakültesini kazandığını kimse bilmiyor. Ya da herkes biliyor da bilmezden geliniyor. İl ve ilçelerde imam hatip liselerine karşı vatandaşın olumsuz algı ve ilgisinin sanki kimse farkında değilmiş gibi davranılıyor. Yukarıda canı sıkılanın ürettiği enva-i çeşit projenin öğrencilere katkı sunamadığı görülemiyor.
28 Şubat yaşandığında ben imam hatip orta bir öğrencisiydim ve imam hatiplerde yaşanan sürece bizzat şahit odum. Okul müdürümüz köylerden okumayacak, tarlada çalışacak öğrencileri bulup velilerini ikna ederek okula kaydetti, okulun kapanmasını böyle önlemeye çalıştı. Hâl böyle olunca okumayı düşünmeyen ve kapasitesi olmayan öğrencilerin gittiği okullar haline geldi imam hatipler. Zira imam hatiplerin önü kapalıydı. İlahiyata gidebilmek için bile üniversite sınavında Türkiye derecesi yapmak gerekiyordu. Zaten başka fakülteleri kazanmak imkansızdı. Aradan yirmi küsür yıl geçmesine ve imam hatiplerin yaşadığı mağduriyetler giderilmesine, önlerindeki engeller kaldırılmasına rağmen şu an farklı bir 28 Şubat yaşandığına yemin edebilirim. O zaman da öğrenci sayısı ve seviyesi diplerde idi, şimdi de… O halde 28 Şubat özellikle proje olmayan imam hatiplerde amacına ulaşmış demektir.
Gönül ister ki sahada yaşananları etkili ve yetkili merciler görsün, serzenişlerimiz duyulsun. Birileri gövdesini taşın altına koyup yeni binalar inşa etmek yerine mevcutların içerisini nasıl kaliteli eğitim ve nitelikli öğrencilerle doldururuz derdine düşsün. Fakat maalesef her zamanki gibi bu serzenişimiz de duyulmayacak.
Yiğit düştüğü yerden kalkarmış. Genelde eğitim sistemimiz ve özelde imam hatipler bir süredir düşüşte fakat tam olarak dibi görmedik anlaşılan. Hele dibi tam anlamıyla bir görelim, birilerinin kafasına dank etsin, o zaman kalkmaya yelteneceğizdir herhalde. Ama nice insanımızı ve yıllarımızı kaybetmiş olacak ve yine yıllar sürecek bir telafi sürecine gireceğiz. Umalım da telafisi mümkün olmayan yıllara girmiş olmayalım. Ülkenin ve dünyanın hali malûm…
Bekir Salih KORKMAZ
SELAMUNALEYKÜM BEKİR HOCAM 35 YILININ TAMAMINI İMAM-HATİP LİSELERİN DE ÇALIŞAN BİRİ OLARAK YAZDIKLARINIZA KATILIYORUM.MİLLİ EĞİTİM SİSTEMİNİN TAMAMEN VE KÖKTEN (MİLLİ VE MANEVİ DEĞERLERİ ESAS ALINARAK) DEĞİŞMESİ GEREKTİĞİNE İNANIYORUM.ÖNCELİKLE VE ÖZELLİKLE YAVRULARIMIZI MATARYALİST DÜŞÜNCEDEN KUTTARMAK İÇİN MÜFREDATIN VE KİTAPLARIN DEĞİŞMESİ GEREKİR.MANAY-I HARFİ İLE DİĞER İFADE EDİLEN HER İLMİN ALİM-İ MUTLAKTAN GELDİĞİNİ, KENDİ KENDİNE OLMADIĞINI ÖĞRENCİLERİMİZE NAKŞETMEMİZ GEREKİR.MESALA;DÜNYA GÜNEŞ ETRAFINDA DÖNÜYOR DEĞİL DÖNDÜRÜLÜR.BİRDE ÖĞRETMENLERİN İTİBARINI YÜKSELTMEK LAZIM.SINIFLARDA OTORİTEYİ SAĞLAMAKTA ZORLANIYORUZ.KİMSE ÖĞRETMENLERİ KALE ALMIYOR,NE VELİ NE ÖĞRENCİ NE DE YETKİLİLER…AKAİD GİBİ ÇOK ÖNEMLİ BİR DERS HAFTADA BİR SAAT, BAZI EFTEN PÜFTEN DERSLER İKİ ÜÇ SAAT HEMDE İMAM-HATİP LİSESİNDE.HANGİ BİR DERDİMİZİ SÖYLİYELİM KARDEŞİM? SANKİ BİZİ DUYAN MI VAR? DERSLERDE KENDİ HİMMETİMİZLE GAYRETİMİZLE NE VEREBİLİRSEK.ALLLAH GENÇLERİN DERTLERİYLE DERTLENEN,İMANLI,ŞUURLU,VATANA MİLLETE DİN-İMÜBİN-İ İSLAMA FAYDALI NESİLLER YETİŞTİRMEYE GAYRET EDEN HERKESE YARDIM ETSİN.
Sahada olup bitenin farkında olanlarla aynı sorunları görüyor, aynı cevapları düşünüyoruz. Dile getirdiğimiz sorunlar ve çözümler konusunda çaresiz kalmak en acısı. Sorunu görmeyen, duymayan ya da görmek veya duymak istemeyen etkili ve yetkili merciler karşısında yapabileceğimiz tek şey uyarmaya ve duyurmaya devam etmek. Elden gelen sadece bu.